27 Mart 2009 Cuma

kanatçı haydar

21.30'da işten çıktık. Böylesine erken işten çıkınca ne yapacağına bilemiyor insan. tolga, berivan'ı metrobüs durağına bırakacaktı. hadi, dedi, seni evine bırakalım. e, belirttim ya, insan erken çıkınca ve eve gidip çalışmaya devam etmeyeceğini bilince, ne yapacağını şaşırıyor. bildiğin çevreyolunda, kavşakları kaçırarak kaybolma başarısını yakalan tolga'nın aklına geldi, kanatçı haydar. süperdir, şahanedir...

gidelim mi, gidelim...

bi taraftan da nil, bağıra bağıra diyor "kabristan'a ya, hindistan'a ya..." biz de ekledik "kanatçı haydar'a ya!"

ufaktan kaybolaraktan bulduk mekanı. kapıdan ilk ben girdim. anında ve de hışımla üst kata "aile salonu"na yönlendirildim.



Kolonlara ve duvarları asılı sarı sarı arka planlı yazıları okuyamıyorsunuzdur. hemen yardımcı olayım:

"içki yiğidi susturur, korkağı coşturur."
"ben içerim, o kıl köprüden ben sarhoşken de geçerim."

lafı dolandırıp, bulandırıp ağzınla içe getirmişler her yazıda. artık adamlar ne çektilerse, bağırıyor duvarlar.



böyle mekanlar şelalesiz olmaz tabi ki de... zaten ilk girdik renkler öldürdü beni, ucuz çocuk odası boyası, kız mı erkek mi bilememişler doğmadan ikisine de boyamışlar...

hepsinin ardından leziz bir salata ve açık ayran geldi. onları çekemedik. anında gömüldük. ama buyrun kanatlar... enfeeesss...



bir de pembe puantiyeli aşkımızı anlatan, el bezi vardı. ama onu çekmeyi unuttuk.
efendim söylemesi ayıp, kendi yağı ile kavrulmuş kanatlara bata çıka yumulduk. sıra el yıkama faslına geldi. tuvaletle ilgili şok1.

karşınızda "bayan lavabo"



daha bitmedi yeni başlıyoruz. gördünüz mekanın tadını. şimdi bir de "bayan lavabo"nun içini görün. "bayan lavabo" başka bir dünya.





gidip de görmeniz gerek.

göbekler şişmiş, rehavet çökmüş, yola koyulduk. bildiğiniz kaybolduk, bilmediğiniz ise uzun bir müddet ataköy'e varamadık. nil abla diyor, "seviyorum, sevmiyorum", ben diyorum "kaybolduk, kaybolmadık" detayları anlatmayacağım. hem uzun hem de söz verdim. ama ataköy'e vardığımızda saat 00.01 olmuştu. ve bir ama daha berivan sol dedikçe, adam sağa saptı ya! "ne garip adam"

unutmadan bu haydar efendi nerede diyenlere:
mahmutbey cad. depo dureğı no:371 (gelişim hast. yanı) kocasinan/istanbul
www.kanatcihaydar.net
(kolonyalı mendilin üzerinde ne yazıyorsa aynı, tapaj hatası aslından.)

4 comments:

spineless

yine olsa yine yerim. kaybolmadan yenmiyormuş deseler, kaybolmaya razı olurum. of valla.

papa.tya

kaybolmadan yenmiyor.
nihohahehohuha

Gaye

"siz de uslu birer çocuk olursanız kanatçı haydar'ı görebilirsiniz." veya "bir daha kanatçı'yı asla bulamadılar ve haydar o sonsuz düşlerin arasında yitip gitti".

ps: başka kimsenin blog'una böyle yorumlar girmiyorum; hep senin yüzünden mfshh

huseyincimsit

Hepsi doğru. Yemekler leziz ve fiyatlar makul. Afiyet olsun. Basın ekspres yolundan kaybolmadan bulmak daha mümkün. Güneşli sapağından doğuya Mimar Sinan Caddesi 1485 metre, göbekten doğru devam Malazgirt Caddesi 720 metre Mvesim Sokak 155 metre Mahmutbey yolundan sağa dön 250 metre.

  © Blogger template 'Minimalist E' by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP